Yüksek Mimar Ali Uslu Restorasyon Haber için yazdı.
Theseus, Antik Yunan Mitolojisi kahramanlarından biridir. Girit ve Atinalılar arasında yapılan anlaşmaya göre her 9 senede bir 7 kız 7 erkek Atina’dan Girit’e verilir ve bir labirentte canavara yem edilirdi. Theseus’un bunun önüne geçmek için kahramanca bir girişim ile labirente girdi ve planını uyguladı. Herkesi kurtarmayı başaran Theseus dönüş yolunda babası Aegeus’a verdiği sözü unutarak siyah yelkenleri beyazla değiştirmedi, Aegeus bunu görünce oğlunun öldüğünü düşünerek denize atlayarak intihar etti. İşte bu nedenle bu denize Ege Denizi adı verildiği de söylenmektedir.
Theseus'un gemisi, filozofları tarih boyunca uğraştıran bir konudur. Paradoksun çözümü için çeşitli öneriler ortaya atılmıştır.
Orijinal hikâyeye göre, "Theseus'un Gemisi" paradoksu, tüm bileşenleri tek tek değiştirilen bir geminin aynı gemi olarak kalıp kalmayacağı konusundaki bir tartışmayı ele alır. Bu sorunun hesabı, Plutarkhos tarafından "Theseus'un Hayatı" adlı eserinde korunmuştur: Girit'den Theseus ve Atina gençlerinin dönüş yaptığı gemi otuz kürekliydi ve Atinalılar tarafından Demetrius Phalereus'un zamanına kadar korundu. Eskimiş tahtaları çıkarıp yerlerine yeni ve daha güçlü ağaçlar yerleştirerek gemiyi korumuşlardı. Bu nedenle bu gemi, büyüme konusundaki mantıksal sorunların filozoflar arasında bir örnek haline gelmiştir; bir taraf geminin aynı kaldığını iddia ederken, diğer taraf geminin aynı olmadığını savunuyordu.
Yüzyıllar sonra filozof Thomas Hobbes ise, Theseus'un Gemisi (sürekli tamirle fark yaratan, eski tahtaların çıkarılması ve yenilerinin yerine konulmasıyla ilgili, Atina sofistlerinin tartıştığı), bütün tahtalar değiştirildikten sonra başlangıçta olduğu gibi aynı Sayısal Gemi miydi; ve birisi eski tahtaları çıkar çıkarmaz, daha sonra aynı sırayla bir araya getirerek onlardan yeniden bir gemi yapmış olsaydı, bu şüphesiz ki başlangıçtaki gemiyle aynı Sayısal Gemi olurdu ve bu da, Sayısal olarak aynı iki Gemi olurdu ki bu da anlamsızdır... Ancak bir şeyin Kimliği hakkında soru sorduğumuzda, ona hangi ismin verildiğini düşünmeliyiz... Böylece bir Gemi, Maddeyi böyle biçimlenmiş olarak ifade ettiği için, Madde aynı kaldığı sürece aynı olacaktır; ancak Madde'nin hiçbir parçası aynı değilse, o zaman Sayısal olarak başka bir Gemi olacaktır; ve Madde'nin bir kısmı aynı kalırsa, bir kısmı değişirse, o zaman Gemi kısmen aynı, kısmen aynı olmayacaktır.
Heraklitos'a göre, varlıklar sürekli değişmektedir. Bu nedenle yukarıdaki konu bir paradoks değildir, Theseus'un gemisi daha Atina'ya vardığı günün ertesinde farklı bir gemi olmuştur.
Aristo'ya göre bir varlığı tanımlayan dört neden vardır. Şekilsel neden veya şekil, bir varlığın görünüşü, tasarımıdır. Maddesel neden, maddesidir. Aristo'ya göre bir şeyin neliğini şekilsel nedentanımlar, dolayısıyla Theseus'un gemisi, aynı gemi olarak kalmıştır, zira şekli değişmemiştir. Aristo'nun diğer bir nedeni nihai neden veya maksattır. Theseus'un gemisinin tahtaları değişse de maksadı (Theseus'u taşımak) değişmemiştir, hâlâ aynı gemidir. Son olarak etkin neden bir şeyin kim tarafından ve nasıl yapıldığıyla ilgilidir. Örneğin, bir geminin hangi tür ustalarla, ne tür aletlerle yapıldığı. Theseus'un gemisini ilk yapan ustalar ve onların aletleri, gemiyi onaranlarla aynı olduğu için, bu neden açısından da gemi aynı kalmıştır.
Theseus'un gemisi paradoksunu ilk okuduğumda ülkemizdeki restorasyon uygulamaları aklıma geldi. Yeterli analizleri yapılmayan, sağlam olup olmadığı bilimsel açıdan tam olarak belirlenmemiş, sadece yüzeysel ve gözlemsel incelemeler sonucu yenilenen yapı malzemeleri, basit konservasyon teknikleri ile yeniden kullanılması mümkün olan ancak ısrarla “eski” olduğu gerekçesiyle değiştirilen mimari elemanlar... Bu bağlamda düşündüğümüzde asıl sorunun ülkemizdeki restorasyon ve koruma anlayışında olduğunu görmekteyiz. Korumacı bir yaklaşımla özgün tüm malzemenin korunması ve estetik kaygılar ikinci plana atılarak mümkünse sağlamlaştırılarak yeniden kullanma restorasyonda temel ilke olmalı. Ancak restorasyon aşamasında sağlam olup olmadığına bakılmadan tüm elemanların sökülmesi, yenilenmesi çok sık karşılaştığımız bir durum. Daha da kötüsü çağdaş koruma ilkeleri hakkında yeterli bilgiye sahip olmayan halkın da talebi genellikle bu yönde olmakta. Maalesef “eski” halkı rahatsız etmekte, “eski”nin sahip olduğu tarihi, kültürel ve sosyal izler önemsenmemekte. Yakın dönemde ortaya çıkan bu tüketim toplumu modeli, kendi sosyal hayatında olduğu gibi çevresindeki diğer olaylara da aynı anlayış ile yaklaşmakta. Birkaç on yıl önce kıyafetlerin yamandığı, ayakkabıların tamir edilerek yıllarca giyildiği dönemler maalesef unutulmuş durumda.
Restorasyon adı altında neredeyse tüm özgün yapı elemanlarının değiştirildiği, yenilendiği tarihi bir yapı düşünelim. Yakın çevremizde de böyle bir yapıya rastlamamız mümkün. Acaba bu yapı geçirdiği restorasyon uygulaması sonrası hala aynı bina mı ya da kısmen veya tamamen farklı mı? Heraklitos, Aristo ya da Hobbes... Sizce hangisi haklı?