Gümüşhane’nin tarihi ve kültürel hazinelerinden birisi olan 674 yıllık İmera Manastırı ve çevresi sonbaharın gelişiyle birlikte göz alıcı bir manzaraya ev sahipliği yapıyor.
Yüzlerce yıllık taş duvarları ve eşsiz mimarisiyle dikkat çeken manastır, sonbahar mevsiminde doğanın sunduğu renk cümbüşüyle ziyaretçileri kendine çekiyor. Manastır ve etrafındaki ormanlık alanın sarı, turuncu ve kırmızının tonlarıyla bezenirken fotoğrafçılardan doğaseverlere kadar pek çok kişiyi ağırlıyor. Kent merkezinde 38 kilometre uzaklıkta bulunan manastır, tarihi dokusuyla olduğu kadar etrafındaki doğal güzellikleriyle de ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Yüzlerce yıllık tarihi dokusuyla dikkat çeken ve sonbaharın eşsiz atmosferini yansıtan İmera Manastırı, sakinliği ve huzur veren görüntüsüyle bu tarihlerde mevsimin en güzel anlarını yakalamak isteyen fotoğraf tutkunları ve gezginler için popüler bir durak haline geldi.
Sonbaharın renk cümbüşüyle farklı bir atmosfere bürünen İmera Manastırı, sessizliği ve huzuruyla şehirden uzaklaşmak isteyenlere doğayla iç içe bir deneyim sunuyor.
“Doğanın renk cümbüşü halinde olduğu bir zamanın içindeyiz”
Ailesiyle birlikte İmera Manastırının bulunduğu hakim zirveden eşsiz manzarayı izlemek için bölgeye giden Gümüşhane Üniversitesi Araştırma Görevlisi Alperen Gençosmanoğlu, “Uzun zamandır Gümüşhane’de yaşıyoruz. Yıllardır Gümüşhane’nin farklı yerlerini keşfediyoruz, geziyoruz. Gümüşhane gerçekten sayısız doğal güzelliğe sahip., Bir yandan da pek çok kiliseyi, tarihi yapıyı barındıran bir şehir. İmera Manastırı tarihi 14. yüzyıla dayanan ve 19. yüzyılda tekrardan bu restore edilerek bugün ayakta olan bir yapı. Çok güzel bir günde bugün buradayız. Ekim ayındayız. Güneşli bir gün. Doğanın renk cümbüşü halinde olduğu bir zamanın içindeyiz. Şu an dağlara baktığımızda sarı, yeşil, kırmızı renkleri bir arada görebiliyoruz. Bu açıdan gerçekten sonbaharda Gümüşhane’nin gezilecek çok farklı yerleri olduğunu gördük, görüyoruz. Yazdan kalma bir günün içindeyiz. Çok hoş bir vakit geçiyoruz. Bir yandan da kuşburnu mevsimi ve kuşburnu, alıç bunları da doğada bulabiliyoruz, toplayabiliyoruz ve tatma imkanımız oluyor. Bu yüzden bugün burada olmaktan çok mutluyuz” dedi.
“Daha önce gelmiştim ama sonbaharı ayında daha bir güzel oldu buralar”
Ziyaretçilerden Şener Odabaş ise “Doğa ve tarihin iç içe olduğu bir mekan burası. Yaban kavaklarının renk değişimi bizi çok etkiledi. Renk cümbüşüyle karşı karşıyayız. Doğa severlerin ve tarih severlerin buraları gelip görmelerini isterim. Çok güzel bir mekan. Daha önce gelmiştim ama sonbaharı ayında daha bir güzel oldu buralar. Yeşilin, sarının değişik renk tonları var. Bu da insanları büyülüyor. Beni de açıkçası çok etkiledi bu doğa. İmera Manastırı da bütün güzelliğiyle karşımızda. Çok hoşuma gitti. Bütün herkesin buraları gelip görmelerini isterim” diye konuştu.
Türkiye’de en fazla tescilli kiliseye sahip 3 şehirden birisi olan Gümüşhane’nin tarihi ve kültürel hazinelerinden birisi olan İmera Manastırı, Merkeze bağlı Olucak Köyü sınırlarında yer alıyor ve yazılı kaynaklara göre 1350 yılında gotik tarzda inşa edildi. Hristiyan Ortodoks inancının özelliklerini taşıyan ve mimari özellikleriyle dikkat çeken 674 yıllık İmera Manastırı, gotik mimariyle yeryüzü aydınlatma tekniği kullanılarak yapılmasının yanında bölgede mimari ve teknik açıdan en değerli ve en korunaklı manastırlardan birisi olma özelliği taşıyor.